Platform Şirketleri ve Kurye Sözleşmeleri: "İşçi Değil, Bağımsız Tacirsin" Tuzağı
Bu sözleşmeler, bizim motorlu kuryelerin sırtına yüklenen haksız ve riskli bir yükümlülükler listesinden ibaret. Temel olarak şirket, bizi bir işçi (emekçi) olarak değil, kendi işinin bağımsız sahibi (tacir/esnaf) olarak tanımlayarak, İş Kanunu'nun sağladığı tüm temel hak ve güvencelerini tek kalemde siliyor.
İşte, kurye haklarını hiçe sayan ve beni tamamen risksiz bırakan sözleşmelerin özeti:
İşçi Statüsünün Reddi ve Tüm Risklerin Kuryeye Yüklenmesi
Sözleşmenin en büyük dayanağı ve haksızlığı, aramızdaki ilişkinin "işçi-işveren" değil, "ticari işbirliği" olduğunu iddia etmesi.
İşçi Hakları Çöp: Sözleşme, "Bizim aramızda işçi-işveren ilişkisi yok" diyerek; kıdem tazminatı, yıllık ücretli izin, haftalık izin, haksız feshe karşı iş güvencesi, fazla mesai ücreti ve SGK (4/a) primi ödeme gibi en temel haklarımızı baştan yok sayıyor.
Tüm Maliyet ve Risk Benim: Motorun benzini, bakımı, arızası, sigortası, trafik cezaları... Her şey bizim sorumluluğumda. Kaza, ürün çalınması ya da hasar görmesi gibi ticari risklerin tamamı da bize ait. Şirket, bizden kesinti yaparak kendini tamamen güvenceye alıyor. İşin araçlarını (motor, telefon, yazılım) biz alıyoruz, riski biz taşıyoruz ama işin kârını onlar alıyor.
"Aramızda işçi-işveren ilişkisi yoktur" Bu tek cümleyle elimizden neleri aldılar?
Tazminat Yok: Ne kıdem ne ihbar tazminatı hakkımız var.
İzin Yok: Yıllık ücretli izin ve haftalık izin hakkımız da yok sayılıyor.
İş Güvencesi Yok: Şirket 3 gün (veya 7 gün) önceden haber vererek bizi sebep göstermeksizin kapının önüne koyabilir. Bizi işten atmasına karşı tek bir yasal güvencemiz bile kalmıyor.
Sigorta Yükü Bizim: Bize 4/a (SSK) yerine tüm maliyet ve sorumluluğu bize ait olan Bağ-Kur'u dayatıyorlar.
Tek Taraflı ve Sınırsız Kontrol Yetkisi
Sözleşme bizi bağımsız bir esnaf olarak görse de, patronluk yetkilerini sonuna kadar kullanıyor.
Tek Taraflı Sözleşme Değişikliği: Şirket, sözleşmeyi ve canı istediği zaman tek taraflı değiştirebiliyor. Kabul etmezsek tek seçeneğimiz var: İşi bırakmak (fesih). Oysa İş Kanunu'nda bizim onayımı alması gerekirdi.
Keyfi İşten Çıkarma (Erişimi Kesme): Şirket, sebep göstermeden, bildirim yapmadan sisteme erişimimizi kesebilir ve bizii işsiz bırakabilir. Üstelik bu durumda bize tek kuruş tazminat ödeme yükümlülüğü yok. Bu, iş güvencesini sıfırlamaktır.
60 Güne Karşı 7 Gün Fesih Eşitsizliği (Trendyol/DSM Örneği): Biz işi bırakmak istersek 60 gün önceden haber vermek zorundayız, şirket bizi işten çıkarırken 7 gün önceden haber vermesi yeterli. Bu, bizim ekonomik olarak onlara bağımlı olduğumuzun kanıtıdır.
Sözleşme bize "bağımsızsın" diyor ama her konuda talimat veriyor. Bu, bağımsızlık değil, yoğun bir bağımlılık ilişkisidir:
Çalışma Saatini Onlar Belirliyor: Bağımsız bir esnaf kendi saatini kendi belirler. Ama biz, şirketle "kararlaştırılan" saatlere uymak zorundayız. Çalışma bölgemizi bile tek başımıza değiştiremiyoruz; bu yetki tamamen şirkete ait.
Eğitim ve Başarı Şartı: İşe başlamadan önce bile onların zorunlu eğitimlerinden "başarılı olmak" zorundayız. Başarısız olursak sözleşmemiz fesih edilebilir. Bir girişimciye böyle bir dayatma yapılamaz!
GPS ve Denetim Zorunluluğu: Bizi sürekli takip ediyorlar. GPS'i kapatmak, derhal ve tazminatsız fesih sebebi sayılıyor. Rota takibi ve anlık talimatlara uyma zorunluluğu da cabası.
Fahiş Cezai Şartlar ve Kesintiler
En ağır darbe, ödeme hakkımızı gasp eden ceza ve kesintilerdir:
Saatlik Cezai Şartlar (Vigo Örneği): Operasyon planına uymadığımız, geç kaldığımız veya sistemi açmadığımız her saat için 500 TL hatta 2000 TL gibi fahiş cezalar ödemek zorundayız. Bu cezalar, hak ettiğimiz hizmet bedelinden çatır çatır kesiliyor (mahsup ediliyor). Bir işçiye devamsızlık yaptığı için saatlik ceza kesilmez!
Konum (GPS) Takibi ve Yaptırımı: Çalışırken GPS'i açık tutmak zorundayız. Kapatırsak, kapalı kaldığı süre için hizmet bedelimizi alamıyoruz ve bu, sözleşmeyi feshetmeleri için bir sebep haline geliyor. Bu, işçiye yapılan ağır bir gözetim ve ücret gaspıdır.
Kazanılmış Hak Yok Sayılıyor: Prim, bonus ve ek ödemelerle ilgili olarak "Yapılan hiçbir ödeme Hizmet Veren tarafından kazanılmış hak olarak kabul edilemez" deniliyor. Yani bir gün bile kazandığım ek ücretler ertesi gün bir kararla silinebilir.
Sözleşmelerdeki en acımasız kısım, bizi ticari cezalarla ezmeleridir:
Saatlik Ceza Şoku: Kararlaştırılan saatte işte olmama veya izinsiz devamsızlık yapma gibi durumlarda, bazı sözleşmelerde devamsızlık yapılan her gün için net asgari ücretin 1/25'i kadar, hatta bazı operasyonlarda saatlik 500 TL veya 2000 TL gibi akıl almaz cezalar ödemek zorundayız. Bir işçinin maaşından bu şekilde kesinti yapılamaz!
Erken Fesih ve Şikayet Cezası:
Üç aydan önce işi bırakırsak tüm kazancımızdan ceza kesiliyor. Aynı ay içinde birden fazla müşteri şikâyeti gelirse, sipariş tutarı kadar cezayı da yine biz ödüyoruz.
Fiilen İşçi, Hukuken Risk Taşıyıcısı
Bu sözleşmeler, bizi ticari riskin ve maliyetlerin hepsini üstlenen bir tüccar pozisyonuna itmiştir. Ancak aynı anda, çalışma saatlerimize, bölgemize, eğitimlerimize müdahale etme ve ağır cezai şartlar uygulama gibi, işçi-işveren ilişkisine özgü bağımlılık unsurlarını barındırmaktadır.
Sözleşmenin adı ne olursa olsun, biz fiilen bağımlı çalışıyoruz. Bu nedenle hukuken bu sözleşmeler geçersiz sayılabilir ve işçi haklarımızın ortaya çıkması gerekir.
Kuryenin Şirkete Para Ödeme Zorunluluğu: İş ilişkisinin en absürt kısmı da bu:
Platform ve Etkinleştirme Ücreti:
İşverenin bana ücret ödemesi gerekirken, ben hizmet verebilmek için şirkete "Platform Kullanım Ücreti" ve "Etkinleştirme Ücreti" ödemek zorunda kalıyorum. Yani para kazanmaya başlamadan önce bile cebimden para çıkıyor. Bu, benim tam anlamıyla ekonomik bağımlılık içinde olduğumu gösterir.
İş Hukuku'nda işin riskini ve araç gerecini işveren sağlar. Bu sözleşmelerde ise riskin tamamı bize yıkılmıştır.
Motorun Her Şeyi Bizden: Motor, yazılım, ekipman, bakım, sigorta, vergi... Hepsini biz karşılıyoruz.
Kaza, Arıza, Ceza, Hepsi Bizim Zararımız: Kaza, motor arızası, çalınma, hatta trafik cezalarının tamamından biz sorumluyuz. Şirket, zararı öderse bile bunu anında bizim hak edişimizden kesiyor (mahsup ediyor).
Tazminat Yükümlülüğü: En ufak bir hatada bile, sigortanın karşılamadığı parça bedellerini, motorun değer kaybını ve üçüncü kişilere ödenecek tüm tazminatları biz ödemek zorunda kalıyoruz. Hatta bazen, hizmet alabilmek için şirkete Platform Kullanım Ücreti bile ödememiz isteniyor.
Sadece Bağımlı Bir Kuryeyim
Bu sözleşmelerin dili "bağımsız esnaf" dese de, içeriği tamamen bağımlı bir çalışanı tarif ediyor. Çünkü:
Bana talimat veriyorlar (talimatlara uyma zorunluluğu).
Beni sürekli izliyorlar (GPS takibi, izleme hakkı).
Bana yaptırım uyguluyorlar (saatlik fahiş cezalar ve kesintiler).
Bana tazminat hakkı vermiyorlar (sebepsiz fesih hakkı).
Risk ve maliyeti tamamen bana yüklüyorlar (kaza, ceza, arıza sorumluluğu).
Bu sözleşmeler, kuryenin sırtındaki kölelik sözleşmesidir. Hukuken bağımsız tacir değil, iş organizasyonuna entegre edilmiş, emir ve talimatla çalışan, tüm hakları gasp edilmiş bir işçiyim (emekçiyim).
Bizi masaya oturtup önümüze koydukları bu "Paket Taşıma Sözleşmeleri" aslında tek bir amaca hizmet ediyor: Bizi kâğıt üzerinde "bağımsız girişimci" yapmak ve İş Kanunu'nun sağladığı tüm haklarımızı gasp etmek!
Bir Cevap Yazın
E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir
.png)
